Sayfalar

18 Aralık 2010 Cumartesi

facebook hesabımı kapattım...

(biraz sert bir yazı oldu ama inanın kendime olan öfkemdendir. Burada eleştirdiğim, hedef aldığım ve hedef gösterdiğim kişi ve kişiler benden başkası değildir. Lütfen kimse alınmasın…)

Sevgili arkadaşlarım, tanıdıklarım, arada dokunduklarım ve yüzünü bile görmediklerim… Sizinle uzun zamandır Facebook denilen bu tuhaf hapishanenin bazen avlusunda bazen hücrelerinde, selamlaştık, gülüştük dertleştik… Bundan bir kaç gün öncesine kadar çok işe yaradığını bile düşündüm bu Facebook yalanının…


Öyle ya, 20 yaşımdan beri görmediğim bir arkadaşımı gördüm mesela… Selamlaştık… İyiymiş, evlenmiş, çocuğu olmuş... sonra… sonrası yok işte, o kadar. Şimdi uzun yol otobüsündeki yabancılar gibiyiz. Bir otogar kalabalığı bu… Yolculuk aynı yere ama geldiğimiz yerler başka başka… Sohbetimizin tadı yok. Hatta sohbet yok. Yollarımız çoktan ayrılmış.. Otobüs aynı yere gitse ne olacak ki?

Keşke Facebook’ ta değil de, yolda görseydim diyorum o eski sevgiliyi, arkadaşı, akrabayı…. Yürek bu, zaten istediğini saklıyor istemediğini siliyor… kimbilir kaç kız sevdim mesela… kaç tane arkadaşım oldu okulda, kavgada ve kahvede… ama kaç tanesi aklımda… Şimdi önüme yemeyeceğim yemeği her gün koyar gibiyim… hem de ne kadar çok… Şair demiş ya hani “doyurmak ne zormuş içimizdeki hayvanı” …
Sahip olmak, köle olmaktır.

Bunu anladım. Her gün beni emrine amade eden bu bilgisayarın sahibi sanıyorum kendimi örneğin…
Saçma!!!

Neşesi kesilmesin diye “internetten” aylık ADSL ücretini ödemek, virüs kapmasın, hasta olmasın diye taramalardan geçirmek, “mesaj” gelmiş mi, “tag”lamişler mi, “beğen” mişler mi, falanca ne demiş acaba diye peşinde sürüklenmek, uykusuz kalmak… bu sahip olmak mıdır?... yoksa bir hastalık mı… bu mu özgürlük.. artık hayat LCD ve tanrı Philips mi yoksa?

Bunu sorgulamaya başladığımdan beri sigara gibi görmeye başladım Facebook’ u ve buna benzer şeyleri… Aslında sahip olduğumuz her şey bir bakıma bizi köle yapmıyor mu kendine? Arabanız olmasaydı ne benzin ne vergi ne de sigorta gibi bir derdiniz olur muydu? İhtiyaç demeyin ne olur… İhtiyaç eldir, ayaktır, gözdür… Hoş, onlar olmadan bile yaşar insan… Cep telefonumuz çaldığı zaman nasıl da koşuyoruz “sahibimiz sesleniyormuş” gibi.. haksız mıyım…
ama neylersin, bugün hayat böyle .. öyle değil mi.. DEĞİL!!!

Ben en azından kendi adıma elimden geleni yapmaya karar verdim. Facebook hesabımı kapatıyorum arkadaşlar. Teknolojiden elbette tamamen kopamam. Ama onu hizmetime sokmanın zamanı geldi.. yeter…

Araba almadan önce ehliyet alırız, bilgisayar alınca da bir kursa ihtiyaç vardır… Askere gidip adam vurmak için koşullar varken, tabanca bile ruhsatla satılıyorken, bir çocuğu dünyaya getirmek için sadece pipi ve kuku yeterli, farkında mısınız? gerisi Allah kerim… gerisini internetten hallederiz… ha dizi mi başladı, çocuk otursun bilgisayarın başına biz kurulalım televizyon karşısına olsun bitsin. Çocuk kendi halinde büyüsün. Kendine ait bir odası olsun aman rahatsız etmesin bizi. Hatta taksitle bir televizyon alalım şuna da iyice kurtulalım.. Uykuya yakın bakışırız azıcık kavga ederiz, taksitler ne oldu, kira falan.. gerisi tamam.. kızdın mı sevdiğine, Face yanında… yaz “ne düşünüyorsun” kısmına “bazı insanlar hed dedeöödöd” diye olsun bitsin… sen büyüksün… süpersin sen… yanında kedi kesseler kaçarsın ama “iddia ediyorum kedileri seven bir milyon kişi” bulursun Facebook’ ta.. elin değmişken bir de Hz Muhammet sevenleri patlatalım araya… bir de Mustafa kemal ..

Sonra merak et bakalım domates hangi mevsimde çıkıyor diye… ya da ne merak edeceksin canım.. kullanma hiç aklını falan… bakıverirsin google amcandan.. her şeyi bilir o… senin nasıl dünyaya geldiğini de bilir… böyle devam ederse, dünyadan nasıl gittiğini de bilecek…

ama bak, dışarıda hâlâ senin dokunmanı bekleyen kediler, ağaçlar ve insanlar var… kitaplar var okumanı bekleyen… sudan ucuz biletlerle yapılacak bir – iki saatlik tren yolculuklarının sonunda tertemiz bir hatıra seni bekliyor bak…

Bu Cuma günü, Facebook ile son cima günümdür…

darısı başınıza,
HOŞÇAKALIN!...

(cima kelimesinin anlamına bakmak için babanızın aldığı ortaokuldan ya da lise den kalma sözlüğe bakma zahmetlerine girmeyin ne olur… Tozludur şimdi o ve leş gibi kokuyordur… mis gibi bir kitap leşi kokusu... hadi boşverin kitabı falan.. açıverin google amcayı.. sorun söylesin…)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder